Kahve çekirdekleri arasında kaybolmuş gibiyim. Tamam, koku çok güzel ama nefes alamıyorum bir yerden sonra. O minik lezzet canavarlarının binlercesinin, milyonlarcasının altında eziliyorum, iki büklüm oluyorum. Tabii ki zaman geçince kaslarım gelişecek uğraşmaktan, artık daha kolay dayanacağım var olmamanın dayanılası ağırlığına. Yine de çıkamayacağım o kahve çekirdeklerinin altından.
İşte hayat, güzel kokuların içine yedirilmiş dayanılmaz ağırlıklardır bence. Bazılarının altından çıkamayız. Sadece altında yaşamayı öğrenmek azıcık fayda eder. Bencil canlılar olarak ise aşağı yukarı her şeyin altından kalkmaya çalışırız. Bu açıdan asıl mesele altından kalkılacak yükle, altında yaşamaya alışılacak yükü ayırabilmektir. Bu da aynı dinlenmeyecek bir şarkıyı silip atmakla onu dinlemeye alışmak arasındaki farka benzer. Bazen silemezsiniz, belki çok sevdiğiniz birisi yollamıştır, belki silmeye dermanınız kalmamıştır artık. Ama o şarkıyı dinlemeye alıştıkça, o sizi değiştirir. Herkesin altında yaşamaya alıştığı en az bir kahve çekirdeği, dinlemeye alıştığı en az bir şarkı olduğunu düşünürsek; insanları karşılaştıkları zorluklara karşı oluşturdukları tepkilere göre değerlendirmek de saçma olacaktır sanıyorum. Aslolan insanın içinde o değişmeyen birkaç nota, gelişmeyen birkaç kas mıdır ki? Bunu da bilemeyiz... Hem neden insanları değerlendirelim ki gibi fevri bir çıkış da yaparım! Ama sonra kıvırırım, ne ki bu? Tüm hayatını insanları değerlendirmek üstüne kurmuş şahıslar varken, hepimiz bunu az buz yapıyorken...
Yargılamak değerlendirmekle bağlantılı olsa da, çok farklı bir şey. O yüzden hiç girmeyim. Kendimce ahkam da kesmem gerekirse diyebilirim ki, insanların gözlerinin içindeki ışığa, yaydıkları enerjiye bakmaya çalışın. Alışmayı öğrenmektense, o enerjiyi hissedebilmeyi öğrenmek çok daha güzeldir bence. Ben çoğu zaman hissedebildiğimi düşünüyorum; belki hissedemiyorumdur, hissettiğimi zannediyorumdur, bilemem. Ama şimdiye kadar -öğrendiğimi düşündüğümden itibaren- yanıldığımı hatırlamıyorum, eminim ki şimdi de yanılmadım, umarım ki sonra da yanılmam.
Çarşamba, Mayıs 20, 2009
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder